hırıltılı bir soluk.. göğsü yırtılırcasına pot veriyor dikişi en overloklu yerinden..
en çok direnç gösterip, sırtını dayadığı yerden bir çatlak peydah oluyor.. sonra bir salkım uzanıyor yarıktan.. şarap renginde ama rose.. dikenleri yara yara ilerliyor..
ilerliyor taaa avurtlarının kanadığı, ardına düşemediği dişlerinin gerisine.. takılıp kalıyor orada. meramı ses olup heceleşemiyor.. kalıyor..
koyu bir beyazlık.. ardına düşemeden emiliyor her bir ışık.. karanlık.. ama kör bir karanlık.. retinadan geçip, bebeğiyle perde arasında loş bir sızı olarak kalıyor.. kör.. bakar..
bilmiyor.. kayıp bir nesne gibi.. kayıp bir damla, sızarak dolduruyor yüzündeki çukuru.. iki sıra izi kalıyor.. elmacıkla çene kemikleri arasinda..
parıldayıp çenesinden, süzülerek sakalına karışıyor.. gür çalılıklar içinde, yol arıyor. kayıp.. saplanıp kalıyor.. çamura..
neden sonra cıvıyor.. pıt pıt gelen debiye dayanamıyor.. arklar yıkılıp dizlerine iniyor.. pıt pıt yerini şıpırtıya terkederek iniltinin yamacına tutunuyor..
balık gibi açık ağzı.. derinlerden bir "ıııııı.." belli belirsiz.. taşan debisine aldırmadan süzülüyor deryaya.. kulaç kulaç üstüne.. tek bir ses.. hece olamıyor önceleri.. derinlerden tek bir ses.. "ııı..ıı" nefes biraz hırıltıya uyup "ıhhıhh hıı" oluveriyor..
gerisini tutamaz artık.. oluk oluk tuz taşıyor pınarından çukurlarının ardına.. taaa çenenin yamacından dizlerine..
hıçkırık..
perdeleri çekilmiş.. debisi azalmış.. kuru bir nöbet..
artık acıları daha fazla sıvılaşamıyor.. kuru..
hıçkırık..
hayıflanma.. debelenip yoran ahlar senfonisi.. keşke..
tek..
çaresiz.
günün bilgisi: ortalama bir kurşun kalemle yaklasik 55 km boyunca aralıksız bir çizgi çizilebilir..