Pazar, Mart 28, 2010

saçma ki..

ki vagon boşalmak üzere uyandı zatıâlileri.. uyuşan parmakları mı gözleri mi çözemedi pek.. sırtlandı çantayı omzuna ve hayde bakam gene yola.. bu yol kelimesine yüklenen anlam hacminden ağır gibi biraz.. ne güzel demiş haluk amca vakti evvelinde " hep geç kaldık ne zaman erken çıksak yola".. peki ne ola ki bu çaba.. nereye bu koşuşmalar.. kime yetişmeler.. neyse çanta omzunda düştü yola alnına düşen saçları ata ata.. köşeden döndü ve yeni koşuşturma.. vapur mu o kaçan.. tühh.. sanki son vapur nen zımpara.. kır dizini otur iki dakka bankta.. ama olmaz ki .. yetişecek ya hiç biyere.. neyse.. bu içindeki bilmem kaçıncı ses habire dürtüp durmakta sağlı sollu yatay eksende hareket eden cinsi harabelere takılmakta iki yeksen radarı.. ilerledi amacını bilmeden amaca.. ilişti tıknaz bedeni bankın kenarına doğru ve tabi ki çanta.. sıyırdı ceket manto yan tarafa.. hafif gerindi biras ve karşısında mavi boşluk.. biras dalar gibi oldu lakin turnikenin sesi kendine getirdi modern kovboyumuzu.. belki atı yok ama sırtına binen çantası var onun... neyse kalktı sonra sebebini anımsamadan.. alışkın ayakları doğru turnikeye sürükledi ve jeton almak için elini cebine attı plansız.. öyle ya hangi aklıevvel buldu acep bu jeton işini.. ya para.. neyse bırak parayı bak vapur kaçıcak.. şişman göbekli bıyıklı veznedar her zaman ki rutin işini yaparak ücreti aldı ve akılda bin türlü depreşen düşünce balonu.. hangisini patlatsa diğeri biraz daha gerinmeye başlıyo sanki.. çantanın iradesinde barikatı aşarak modern kovboyumuz vapura atladı.. neden atladıysa sanki.. denize düşen olmuşmudur hiç bu binme merasiminde acep orası ayrı bi gizem.. neyse ilerledi sağlı sollu yerleşmiş koltuklar arasında.. neden böyle yerleştirilmiştir orasıda ayrı bi merak.. insanları göz göze getirmemek üzere alınmış canice bi karar.. sosyal ölüm gibi biras.. insancıklar süratle bindiler vapura ve gözden ırakları seçtiler hep kendilerine.. göz hapsinden kaçarcasına kendi dünyalarına.. e tabi ki bizim modern kovboyda gitti her zaman ki gibi duvarla camın bitişik oldu en ücra yere serildi.. vapur salına salına ilerledi.. kimi çay kimi soğuk havaya inat salep kimi de miskos
ısmarladı gözlerden ırak nefsi kübralarına..binerken acele inerken acele.. nereye gidiyor bu insan seli anlamak ne mümkün.. ve balık kokuları eşliğinde ilerledi genç, kordon boyunca.. önünde taksim trenine inat silenleriyle ilerleyen tranway eşliğinde.. geçti alt geçitten üstünde çanta.. kahve kokuları kaplar bi an her yeri.. geniz yakıntısı işte.. hiç de sevmez kahveyi.. aromasını deil ama.. kahvenin kendisine bu gıcıklık.. tahta-vernik kokulu dükkânlar solda ıvır zıvır satan turist simsarları.. ve ilerledi acelesi vardı nitekim.. aldı karşısına yokuşu ve tabana kuvvet.. önünden yalnızca evlenecek çiftlerin geçtiği dükkânlar.. sünnetlik bebeler.. yabancı buralar.. süratle geçilmesi ve yetişmesi gerek.. ama nereye? ve durakta alındı soluk en usain boltundan.. ve başka durak ve gene yol ve gene acele.. bu acele çabası neden.. halen çözülemedi gibi.. ve geldi gibi en boz ayısından kürkçüsüne.. ayaklar çıktı önce.. sistem oturmuş gibi artık.. her şey otomatik ve sıradan.. ve sırtında çanta sonunda layık olduğu yerde paspas kenarına.. hoppadanak atlar yatağa.. yorulmuş beyefendi.. ulen hıyar niye acele ettin..nerden geldin ki.. aslında nerden gitmiştin ki nereye.. ve madem başa dönmekse yol neden gidilir ki hep.. 

 ve bir martının koynunda uyumaksa yol almak.. ve adı aşksa bu nanenin.. limon kaynatmaya ne hacet nineme inat..

uyur gibi biraz..  aceleyle düşe yatmalı.. acele; mutluluk olmalı biraz.. aranmalı gibi ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yok mu 0.7 ucu olan?

hiç fark etmez aslında 0,5 yada 0.9 olması..

orta kara olsun diye 0.7..

şayet kalem traşınız varsa, o da fena derecede iş görür :)

neyse işte, korkma.. yaklaş!..

?

Fotoğrafım
İstanbul, Tokat, Türkiye
ben sezer; klasik uygulamalı, güdüsel bir hamle sonucu, anında dünyaya gelip, henüz olunmayan bir pratiğe zorunlu olarak itilmiş, nüfusa ilave bir insan..