Cuma, Haziran 11, 2010

e'yi hacılamak..

zamanın spiralinde arşınlanmıştı "aliye rona"ya inat çerçeveleri.. bu sefer yalnız değildir çerçeve.. ona eşlik eden bozuk bir el feneri ve de sırtandaki delik çuval bulunmaktadır.. üstelik ninesinden kalma parizyen çorabıda sırmalanmıştı yüzüne!.. derken hırsız tokayı denk getirerek sonunda kirişi kırdı ve çakma potinlerinin ucunda sessizce ilerlemeye başladı sayfaların arasında..

her an üzerinde gezindiği kelimelere takılıp düşme tehlikesine karşın bozuk fener tetikteydi.. ne çok harf, ne çok kelime, ne çok cümle vardı.. iştahla bakınırken, çuvalında bir harflik yer olduğunu anımsadı.. acaba hangi harfi eşelese ve torbaya hacılasa mutluluk kokusu duyabilir, hırsızlığı daha geç fark edilebilirdi.
.
ilk harften başladı eşelemeye.. "A" harfi, "aba" altından "abanoz" sopasını gösterdi hırsıza.. sonra "abazan" iştahıyla "abesle" iştigal eden hırsıza dönerek "acilen" sayfalarını terk etmesini "alenen" salık verdi.. hırsız, ilk harfle girdiği "ağız dalaşı"ndan hiç hoşlanmadı ve "aşk"ı "aşıp" "at"ı alarak "aheste aheste" "B"ye doğru ilerledi...

B'de "baba" karşıladı hırsızı.. tehditkâr edalarla "babafingo"ya uğurladı kuşları!.. ardından "badikleye badikleye" defolmasına ricacı oldu! hırsız, "baba"dan gelen bu öneriyi! "boş bulunarak" kabul etti ve "böcek" iniltilerinin kol gezdiği "böğürtlen" dikenlerini aşarak "bürgü"ye dolandı ve "C"ye doğru yol aldı inceden...

C'ye çuvalındaki takırtıları dinleyerek ulaştı.. üstelik yorgunluk bu işin "caba"sıydı..  A ve B'de aradığı bir "cacık"ı bulamayan hırsızın karşısına ne "cadı"lar, ne "cadaloz"lar ve ne "cahil"ler çıktıysa da pes etmeden ilerlemeye devam etti.. derken aniden bir "canavar" çıktı karşısına ve "cansiperane" savaştı onunla.. "cemaziyülevvel"ini bildiği bu "cırcırböceği" gibi öten sözcüklerden yakasını kurtarmaya çalışarak, "cin" olmadan adam çarpabilirdi.. nihayetinde, "cilve", "cümbüş", "cüzzam" derken "Ç"nin karşısında buldu kendisini..

"çaba"ları boşa gitmemiş, "çarçabuk" C'den uzaklaşarak yeni yeni çiçek veren "çağla"ları dişleyerek "çal"acağı harfe yaklaştığını hissetmişti.. bu yüzden sözcüklerle "çene çalmak"ı keserek, "çeşmi bülbül"lerin zerafetinde "çırılçıplak" ilerledi.. "çuval"ında ki "çürümüş" sedefeler eşliğinde "D"nin dibinde alındı soluk...

D'ye "dadanan" sözcükler neredeyse yakalanmasına yol açacaktı.. acaba D'yi mi hacılasaydı!.. bu seferde "dalgınlık"la "dalkavuk"ların pençesine düşebilirdi.. acaba D'yi çalsa, "dargınlık"lar sona erer, "değerbilmez"lerin maskeleri düşermiydi.. "delicesine" istiyordu sözlükten bir harfi çalabilmeyi!.. bu sebepten uzunca bir süre D'ye "demir attı" sonunda "dikiş" tutturamayarak "düşler" içinde "düzensiz"ce "E"ye uğurlandı...

E'de "ebedi" dinginlikle karşılandı.. nitekim "ebedi uyku"su tez vakitte limana uğrayabilir, bozuk "el feneri"ni yakalabilirdi.. anıların süzgeçe takılan tortuları "elenme"liydi.. "emeklenen" yollar belki tekrar "endaze"lenmeli, belki de "enfiye" melankolisinde tekrar motor denmeliydi.. "E" harfine defalarca el uzatan hırsız, hiç bir "eza"duymadan, bir "ezan vakti"nde E'yi sözlükten koparıp torbasına hacıladı..

                                            *  *  *  *  *

ünlü fransız yazar georges perec, hiç "e" harfi kullanmadan "la disparition - kayboluş" adlı romanını yazmıştır.. işin ilginç yanı yine hiç "e" harfi kullanılmadan türkçe'ye çevirisi yapılmıştır.. yazar bu durumun kendisini bir hayli sıkıntıya soktuğunu söylerken, çeviren şahsiyet; sen, ben ve -ken gibi kelime ve ekleri kullanamamak insanı bir hayli zorluyor demiş! fransız yazar, kelime kaznesinde % 35-40 oranında bir daralma olduğunu vurgulamıştır.. türkçe'ye çevirisinde de bu oran o kadar olmasa da %25 oranında olmuştur! anlaşılan fransızlar "e"yi bizden daha çok seviyorlar :P ben henüz bu kitabı ele geçiremedim.. elimin altında sahaflar çarşısı gibi bir unsur varken düşürememem ilginç :S..   ilk fırsatta okuyup kısa bi değerlendirmeyle dönmek istiyorum.. sanırım bu kısa süre bir kaç seneyi bulabilir :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yok mu 0.7 ucu olan?

hiç fark etmez aslında 0,5 yada 0.9 olması..

orta kara olsun diye 0.7..

şayet kalem traşınız varsa, o da fena derecede iş görür :)

neyse işte, korkma.. yaklaş!..

?

Fotoğrafım
İstanbul, Tokat, Türkiye
ben sezer; klasik uygulamalı, güdüsel bir hamle sonucu, anında dünyaya gelip, henüz olunmayan bir pratiğe zorunlu olarak itilmiş, nüfusa ilave bir insan..