şu ıslık işini çözeli epey zaman peydah oldu galiba... kaç kez paralanmıştı dilim bu uğurda bilemem.. sanırım bi ağaç gövdesinde yakalanmıştı dilim dişlerimin esaretine... duyulmuştu ilk tıslamalarım, ellerim uçarcasına uzanırken vişnelere.. yoksa tek saf melodinin sebebi bu şerbetçi vişnelermi!
halen biraz yamuktur dirseğim bu vişne meleti yüzünden.. ve halen çenemde gizlenir, sakalın altında ince bi yara izi.. sonra bileklerim kan içinde kalmadı mı hep, dibine biten kalleş böğürlenlerden.. sahi böğürlen!.. öyle kararmasını bekleyemez ıslık dediğin.. yüzün buruşarak başlanır yeşilinden yenmeye.. sonra ara sıcak kıvamında kızaranlar ve müthiş final! bal kıvamında bi kaçtane olur her zaman dikenlerin içersinde.. önce yavaşça koynundan sökürlür dikenlerin ve hızla yenir, ağzına burnuna kan kokulu reçineleri sıvayarak.. envayi çeşit renk ve lezzeti aynı anda gövdesinde barındıran başka bi meyvecik yoktur heralde.. üstelik dikenli entarisinin aralıklarına gizleyerek.. yalnızca güneşe karşı sere serpedir hoyratlığı.. yalnızca ona sunar vücudunu dikenlerini yumuşatarak.. ki kimse cesaret edipte yanaşamaz mis kokulu gerdanına, arkasına güneşi almadan..
vişneye kuma getirmektir böğürlenle yapılan kaçamaklar.. zira istenmeyen ot burnunun dibinde biter tezine iyi bir ikili oluşturmazlar.. vişneyle böğürlenin arasında ki bağı çözümlemeye tarih yetmez.. ve araştırılması da nafiledir kimse üstüne kafa yormamıştır ve hatta kimsenin de dikkatini çekmemiştir.. zira ekşi sarhoşluk, dapsak işkembelere mil çeker.. dağlar içerisini kavurur da sudan başka bi şeyi düşünmez, bi taraftan yumulurken ekşi gölüne..ve lokum tadında ekşiliklere kulaç açarken erinmek vardı
inipte septirmeye! hem kim görecek kim bilecek tepesinde (zeki mürenden başka:) koy ver gitsin sıcaklığı rüzgara.. belki biraz ısınırda ruhun ızdırabına merhem olur.. sıcak / soğuk oyunu oynanmaz ekşilikle.. sakın denemeyin.. yoksa ruhunuza sıcak üfler ve durup dururken ruhsuz bi bedenle kalmayın ortalıklarda!.. neyse fermuar çabukluğunda rüzgar koynuna salınan sıcaklık bi yandanda titretir insanı.. hani garip bi ürperti olur insanda.. ve genellikle de işerken denk gelir bu nane! halk arasında azrail yoklaması derler buna! ulen bari burda yoklama mecburi olmasın be.. direk sınava geliriz biz.. olmaz mı? peki peki.. sen bilirsin.. ama fazla katılamıycam bu aralar derslerine.. yoklamadan bırakmazsın işalla! ulen bi sidik nerelere bağladı saçmalıklarımı :p neyse koyverdik gitti tepesinden rüzgara karşı, uçurtma kıvamında.. değişik bi tazyiki vardır septirmeninde ve bu zevk yalnızca erkeklere özeldir! bi şırıltıdan (ya da foşurtu) ziyade fışşşş diye ilerlerken arkta ince bi yanma olur.. felaket bi sıcak dalgasının buzula yaklaştığını hissedersin.. sonra müthiş bi gevşeme ve işte tam bu noktada demin bahsettiğim titreme oluşur..
kanımca.. tuvalet dediysekte çalı çırpı dibidir kimi zaman.. kabalak adı verilen bitki, solonun fillerine tarih dersi verir cinstendir.. ve lâkin ısırganla kardeştir kendileri.. sakın meyvelerin kokusuna sürüklenirken dalgınlığa gelipte yanlış otu zımparalamayın kovanınıza! akşama kadar devam eder ekşilikler furyası.. tek düşüncen bi sonraki dalda salınan edepsizlerdir.. bütün cazibesiyle soyunmuş ve sokulmanı beklerler..
bütün bedene sarmalanırken ekşilikler, dilinde aynı ezgirdir hep söylediğin.. hep tekrardan ibaret..
ezgin nefesindir aslında..
eğer bi gün buharımı taşırsa serçeler, onlara kulak ver.. fısıldayacakları hikaye yabancı değildir sana.. bil ki ıslığımın nefesidir onlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yok mu 0.7 ucu olan?
hiç fark etmez aslında 0,5 yada 0.9 olması..
orta kara olsun diye 0.7..
şayet kalem traşınız varsa, o da fena derecede iş görür :)
neyse işte, korkma.. yaklaş!..